Her hafta Alfa kuşağından 2,5 milyondan fazla bebek doğuyor ve 2024’e kadar sayıları 2 milyardan fazla olacak. Peki, markalar dünyanın en kalabalık kuşağına hazır mı? 2010 – 2024 arası doğan Alfa kuşağını gelin birlikte tanıyalım.
Henüz doğmamış olanlarla birlikte sayıları her geçen gün artan Alfa kuşağı, aynı zamanda COVID bebekleri olarak da anılıyor. Bugün itibarıyla 13 yaşın altındaki bu çocuklar 2030’a kadar işgücünün %11’ini oluşturacak. Bu nesildeki gençlerin kim olduğunu anlamak, markaların pazarlama ve iletişim stratejilerini nasıl değiştirecekleri üzerine fikir yürütmesine yardımcı olacaktır.
Bu kuşağı bugüne kadarki nesillerden ayıran ve geleceğin değişen tüketicilerini temsil etmelerinin üç ana nedeni var:
- Bu neslin, nüfus olarak, gelmiş geçmiş en büyük nesil olması bekleniyor.
- 8-11 yaş arasındaki her üç çocuktan ikisinin akıllı telefonu var.
- Pandemi sırasında uzaktan eğitim deneyimleri nedeniyle birçoğu benzersiz dijital becerilere sahip.
Alfa kuşağının Z kuşağı gençlerinden ne farkı var?
Her iki nesil de dijital ekran karşısında büyüdü ve ikisi de sürdürülebilirlik, küresel ısınma, sosyal ve politika değişiklikleri ve toplumları daha eşitlikçi alanlara dönüştürme konularında ciddi endişe duyuyor. Bu ve bunlar gibi pek çok açıdan çok benzeyen bu iki nesil arasındaki en büyük fark onları yetiştiren kişiler. Alfa kuşağı, genel olarak ebeveynlerinin Milenyum (Y) kuşağı olması nedeniyle “mini-milenyum” kuşağı olarak da adlandırılıyor.
Y kuşağı ebeveynler, ağırlıklı olarak sosyal medya kullanıcısı olduğundan, çocukları da henüz çok küçük yaşlarda internet ile tanışıyor. Bu ebeveynler, çocuklarına her şeyin en iyisini sağlama arzusunda olan bir nesil ve bu süreçte bir ürünü satın almadan önce çok fazla araştırıyorlar. Bu, Alfa kuşağının, Z kuşağından farklı olarak, yeni alışveriş alışkanlıklarına sahip olmasına ve belki de daha çok marka bağımlısı haline gelmelerine neden olabilir.
Markalar Alfa kuşağı hakkında neler bilmeli?
Bazılarının henüz doğmamış olduğunu da göz önünde bulundurursak, Alfa kuşağı henüz çok genç ve kendi kimliklerini oluşturma aşamasında. Alfa kuşağı henüz gençlik yıllarına girmediğinden, doğal olarak Y kuşağı ebeveynlerin onlar üzerinde hâlâ büyük bir etkisi var. Üstüne üstlük, Alfa kuşağının dünyayı algılama şeklini etkileyebilecek küresel değişiklikleri de henüz bilmiyoruz.
Buna karşılık, Alfa kuşağının karşı karşıya kalacağı iki ana sorunun sürdürülebilirlik ve küresel ısınma olduğunun hepimiz farkındayız. Daha kaotik bir dünyada yaşayacak mini-milenyum kuşağının, çevreyi koruma konusunda çok endişeli olması ve bu konuda küresel ve yerel politikaların uygulanmasını istemeleri muhtemel. Alfa kuşağı, 1960’ta doğanlara kıyasla, 2 ila 7 kat daha fazla ekstrem hava olayı ile karşı karşıya kalacak. Özellikle, bugünlerde öncülerini yaşadığımız, sıcak hava dalgaları ile baş etmek durumunda olacakları aşikar. Bunun markaların pazarlama stratejilerini nasıl etkileyeceğini görmeye başladık; markaların ve pazarlama stratejilerinin sosyal sorumluluk ve/veya sürdürülebilirlikle yakından ilgili bir yönü olması gerekecek.
İkinci büyük sorun, 2030’da Alfa kuşağının ilk temsilcileri yetişkinliğe ulaştığında, dünya nüfusunun 9 milyara yaklaşması ve 60 yaşın üzerindeki insanların oranının tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşması. Bu durum, bir yandan Alfa kuşağı için bir yük oluştururken diğer yandan 60 yaşını aşmış tecrübeli çalışanlardan öğrenecek çok şeyleri olacağından bir fırsat olabilir.
Sonuç olarak…
Tamamı 21. yüzyılda doğan Alfa kuşağının büyük beklentileri olacak. Y kuşağı ebeveynler, Alfa kuşağı çocuklarına şimdiden ürünler hakkında araştırma yapmanın gücünü öğretiyorlar, bu da Z kuşağının aksine daha yüksek marka sadakati anlamına gelebilir. Bunu yanı sıra, ebeveynleri nostaljik markalara aşırı derecede odaklanıp bu gençlere 1990’ların çocukluğunun tadını yaşatmaya çalışıyor. Bunun, Alfa kuşağının gelecekteki kullanıcı deneyimi ve tasarım tercihleri için ne anlama geleceğinin çok iyi analiz edilmesinde fayda var. Yine de, sürdürülebilirliğe odaklanmaları, dünyanın şimdiye kadarki en büyük ‘yaşlanma’ sürecini yönetme ve derin teknik becerilere sahip olmaları, daha öncekilerden hiçbirine benzemeyen bir insan topluluğu ortaya çıkaracak. Peki, dünya ve özellikle markalar Alfa kuşağına hazır mı? 🙂